Simdi ayni yolu geri donmek lazim. Halbuki benim ayaklarima kara sular inmis, kara kara dusunuyorum. Bu noktada en guzel vaporetto ile donmek aslinda. Ama ‘Hadi Meto topla gucunu’ deyip basliyorum yurumeye. Hedef motorun bulundugu Piazzale Roma. Bu iki yer arasini bircok farkli yoldan gidebilirsiniz. Her seferinde yeni sokaklar gorebilirsiniz.
Motorun ustune oturdugumdaki rahatlamayi anlatamam. Venedik’ e el sallayip Lido’ ya otelime geri donuyorum.
Capannina Beach Club’ da birkac Bacardi Breezer icitikten sonra yatagima gidiyorum.
14 Temmuz Cumartesi
Lido di Jesolo [1] – Senigallia [2] (320 km.)
Gezinin bundan sonraki kisminda pek foto yok. Hatta geriye son 1 foto kaldi. Nedenini sorarsaniz. Photoshop bilgisayarimdan silindi. Hehehehehe. Sanirim usenmeye basladim. Degisik bir ruh hali aldi beni. Sanki Passler ve daglik, virajli bolgeydi asil amac. Oralari yogun bir sekilde fotograflayip anlattiktan sonra sanki simdi gercek tatil baslamisti, tembellik ve miskinik yapabilecegim.
Tabii bunda SLR makine kullanmamin da cok etkisi var. Sonlara dogru artik durup foto cekme merasimi iyice zor gelmeye baslamisti. Zaten bu geziden sonra yanimda kucuk, kompakt bir makine daha bulundurmaya karar verdim.
Lido’ dan Senigallia’ ya sahilden guzel bir surus yaptim. Senigallia, hem donus feribotuma yakindi. Hem de civarda gezilecek cok yer vardi.
Sirin, guzel bir otele yerlestikten sonra biraz deniz sefasi, sehir turu ve ardindan yatak…
15 Temmuz Pazar – 16 Temmuz Pazartesi
Senigallia – Porto Nuovo – Senigallia (80 km)
Sabah uyandim ve hedef Porto Nuovo. Ilk once kac gundur kafami kurcalayan donus bileti mevzusunu halletmek icin Ancona limanina ugruyorum. Bilet satis ofislerini bulup Ancona – Igoumenitsa donus biletimi aliyorum.
Burdan sonra cok guzel, yemyesil yollardan giderken Porto Nouvo’ yu tepeden goren bir noktada foto icin duruyorum ve o an makineyi otel odasinda biraktigimi anliyorum. Doner donmez kucuk bir makine alma fikri iyice kesinlesiyor.
Burda uzuuun bir deniz sefasi yaptiktan sonra tekrar Senigallia’ ya donuyorum.
Senigallia’ yi seviyorum. Rahat bir yer burasi. Afislere bakarken anliyorum ki her sene “Summer Jamboree†adi altinda bir festival yapiliyor ve bir haftasonu boyunca butun sokaklar 60’ li yillarin kiyafetlerine burunmus insanlarla dolup tasiyor. Aklima bizim Gold Times Party geliyor.
Buranin calisma saatlerini anlamak gercekten imkansiz. Dukkanlar bir acik bir kapali. Butun gun kapali olan dukkanlar aksam 20:00’ den sonra aciliyor haftasonlari.
17 - 18 Temmuz Ancona – Igoumenitsa feribotu Sabah uyandim ve bugun resmen donus moduna girdim. Uzun bir kahvalti ve otelde oyalanmadan sonra ciktim yola. 20 dakika sonra limana vardim. Feribotu beklemek cehennem gibiydi. Gunesin altinda bekledim 2,5 saat. Allahtan termosumda soguk su vardi. Feribot ilk once Igoumenitsa’ ya daha sonra Patras’ a yanasiyor. Bu yuzden ilk once Patras araclarinin binmesini bekliyoruz. Bir suru kamyon, tir var. Bunlarin gemiye girisi baya vakit aliyor. Daha sonra bizi aliyorlar. Feribot agzina kadar dolu. Motoru baglayip cikiyorum yukari. Kendimi hemen restorana atiyorum. Bir kola, ardindan bir sise su nasil gidiyor anlamiyorum. Yemek de yedikten sonra guverteye cikiyorum. 13:30’ da kalkiyor gemi. Bu seferki gemi Superfast firmasina ait. Igoumenitsa’ ya guverte bileti motor dahil 89 EUR. Oncekine kiyasla daha luks bir gemi diyebiliriz. Casino, internet cafe var. Sonuc olarak yine yapacak birsey yok. Bir o koltukta, bir bu koltukta uyuya uyana aksami ettim. Yine yemek, biraz internet derken ortalik sakinledi, ben de sizacak bir koltuk buldum kendime. Guverte bileti aldiginiz zaman heryer serbest. Komik tablolar vardi burda. Geminin merdivenlerinin oldugu hole millet atmis uyku tulumlarini uyuyor. Yerlere serilmis herkes. Dis guverte desen ayni sekilde. Gece zor geciyor, uyuyamiyorum bir turlu. Bu feribotun guzel yani sabaha karsi yanasmasiydi. Uyaninca gidiyorsun. 05 :30 gibi Igoumenitsa’ ya yanastik. Erken erken ciktim yola. Bilgisayarda detayli Yunan haritam olmadigi icin rotayi yazili veriyorum. Igoumenitsa – Vrosina – Voutsaras – Ioannina – Metsovo – Grevena – Kozani – Thessaloniki – Kavala – Thassos (600km) Grevena’ ya kadar otobana girmiyorsunuz ve bu yol Alpler’ i aratmiyor. Keyifli, bol virajli bir yol. Grevena’ dan sonra pek gorulecek birsey yok yolda, otobana girmek daha mantikli. Gerci Yunan otobanlarinda genis kapsamli insaat var. Bir ayilip bir baglaniyorsunuz otobana. Yunanistan’ i boydan boya gecen bu otobanda bir tane gise vardi. O da motosiklete ucretsiz. Kavala’ ya vardigimda saat daha 13:00’ du. Bir gayret Istanbul’ a girmek geldi icimden. Daha sonra fazla zorlamayayim dedim ve yarim saat suren feribotla Thassos adasina gectim. Potamia’ da bir otele yerlestim ve kendimi hemen denize attim. Uzun suren deniz sefasindan sonra otele dondum tekrar. Biraz kestirdikten sonra ciktim sahile. Hemen kiyida minik minik balik restoranlari var. Oturdum birine afedersiniz kurutulmus hamsi, ahtapot, kalamar, midye, karidesten olusan bir karisik balik tabagi ve ouzo soyledim. Ohhhh bee ozlemisim. Nasil keyifli oldu bu anlatamam. 2 saat sonra kendi kendime sarhos oldum diyebilirim. Yan masalarda Hollanda’ li, Alman turistler sinitzel, sosis ismarlamislar yemege calisiyorlar. Hay allahim diyorum. Bir ara masalarina bile gitmeyi dusundum. “Kardesim burada bu yenmez, su yenir icilir†diyecektim ama vazgectim. …yataga attim kendimi resmen ve hemen uyumusum.